Koronavirüs salgını sonrasında Çin Halk Cumhuriyeti en çok konuşulan ülkelerin başında gelmeye başlamıştı. Salgının pandemiye dönüşmesinde ihmalleri olduğu dile getirilen Çin hakkında merak edilen sorulardan bir tanesi cevaplandı: Uluslararası hukukçular devletlerin Çin’den koronavirüs tazminatı alabileceklerini dile getirdiler.
Milyonlarca kişiye bulaşan ve şimdiye kadar yaklaşık 150 bin kişinin hayatını kaybetmesine yol açan yeni tip koronavirüsün (Kovid-19), Çin ile başta ABD olmak üzere uluslararası toplumun çok sayıda üyesini karşı karşıya getirdi. Uluslararası hukuk uzmanları, Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan ve pandemiye dönüşen yeni tip koronavirüsün yol açtığı küresel zararlardan Pekin yönetiminin sorumlu olduğunu değerlendiriyor.
Çin’e yöneltilen ilk suçlama, salgını gizlemek için çalışmalar yürütmesi olmuştu. Aralık ayında başladığı bilinen salgın hakkında başta Dünya Sağlık Örgütü olmak üzere hiçbir kuruma doğru bilgiler vermediği dile getirilen Çin’in, bu sebeple salgının büyümesine neden olduğu aktarılmıştı.
Keza Çin’den gelen ilk bilgilerde yeni tip koronavirisün, bir taşıyıcıdan ortalam 2.6 insana geçtiği yönündeydi. Halbuki Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın da dediği gibi virüs bir kişiden ortalama 30 kişiye geçiyordu. Yine Sağlık Bakanı Koca, “virüsün bu kadar hızla yayılacağını ön göremedik” açıklaması ile verilen bilginin, daha büyük problemlere yol açtığını bir şekilde örneklendirmişti.
Çin’den gelen bilgilere göre önlemler alan ülkeler, virüsün sınırlarına girmesinin ardından durumun aktarıldığı gibi olmadığını idrak etmişlerdi. Birçok ülke hazırlıklarını bilinen bilgilere göre yaptığı için beklenenden daha ağır sonuçlarla karşılaşmışlardı.
Uluslararası kamuoyundaki bu söylemlere karşı Pekin yönetimi, konunun “siyasileştirilmemesi” çağrısında bulunarak, sürecin başından itibaren salgınla ilgili bilgileri “şeffaf ve hızlı” şekilde başta DSÖ olmak üzere diğer ülke ve uluslararası organizasyonlarla paylaştığını öne sürüyor. Uzmanlar, Çin’in salgınla ilgili bilgileri geciktirmesi ve DSÖ’ye müdahalesi gibi konuların uluslararası toplum nezdinde nasıl sonuçları olacağına ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Tayvan merkezli Academia Sinica Hukuk Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Fort Fu-Te Liao, Çin’in, Kovid-19 gibi uluslararası halk sağlığını tehdit edebilecek olağan dışı bir salgın durumunu, bu yönde yeterli bulgu olmasına rağmen zamanında DSÖ’ye bildirmediği vurgusunu yaptı. Çin’in bu tutumuyla, Uluslararası Sağlık Tüzüğü ve Uluslararası Sağlık Yönetmeliğinin ilgili maddelerini ihlal etmiş olarak kabul edilebileceği bilgisini paylaşan Liao, şunları kaydetti:
“DSÖ Anayasasının 75. maddesine göre, Anayasanın yorumlanması ve uygulanmasında oluşacak herhangi bir anlaşmazlık, karşılıklı müzakere veya Sağlık Asamblesi tarafından çözüme kavuşturulamazsa, konu, Uluslararası Adalet Divanına (UAD) sevk edilir. Bu, Çin’in Uluslararası Sağlık Tüzüğü ihlallerinden muzdarip ülkelerin, Çin’in bu ülkelere tazminat teklifini de içeren bir çözüm bulmaya çalışabileceği anlamına geliyor. Özetle müzakere, Sağlık Asamblesi, UAD ve başka bir çözüm yolu üzerinde mutabakat olmak üzere dört farklı seçenek bulunuyor.”
Chicago Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tom Ginsburg da, “Uluslararası hukuk bağlamında Çin, ister eylemler ister ihmaller olsun, diğer ülkelere verdiği zararlardan sorumludur.” şeklinde konuştu. Ancak asıl problemin, Çin’den herhangi bir tazminatın nasıl alınacağı ve Pekin yönetiminin bir mahkemede sorumlu bulunup bulunamayacağı olduğunun altını çizen Ginsburg, şöyle devam etti: “Çin’in salgınla ilgili bilgileri bastırdığı ve DSÖ’yü olabileceğinden çok sonra bilgilendirdiği doğrudur ancak DSÖ Anlaşması, bir ülkenin bilgileri doğrudan DSÖ’ye rapor etmesini gerektirir, diğer ülkelere değil.
Dolayısıyla, uluslararası bir mahkemede hangi ülkenin hak talebinde bulunabileceği açık değildir.” Ginsburg, bu noktada ikili ve çok taraflı ekonomik yaptırımların başvurulabilecek seçenekler arasında yer aldığına dikkati çekerek, “Bu nedenle bir devlet Çin’e ekonomik yaptırım uygulayabilir ancak bu yaptırımların, Dünya Ticaret Örgütü Anlaşması uyarınca yasal olması gerekir. Sağlık kaygılarına dayanıyorlarsa, muhtemelen geçerlidir ancak Çin’i yanlış eylemleri nedeniyle cezalandıracaklarsa geçerli değildir.” ifadesini kullandı.