BİRÇOK SORUN VAR… BM, son birkaç haftada karantina yüzünden bazı ülkelerde şiddete maruz kalan ve yardım isteyen kadın sayısının iki katına çıktığını açıkladı. Bu da ev içi şiddetle mücadelede, “sığınma evi yetersizliği”, “sosyal yardım parası yetersizliği” gibi birçok sorunun olduğu bilinen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki durumun sorgulanmasına yol açtı ŞİDDET ORANLARININ ARTACAĞI ENDİŞESİ VAR… AB tarafından finanse edilen ve LTB tarafından uygulanan “Şiddete Karşı Yan Yana Projesi” kapsamında yapılan ve Mart 2020 başında ilk etabı tamamlanan anketin sonuçları, ülkede, kadına karşı şiddet olaylarının salgından önce de yaşandığını bir kez daha gözler önüne serdi. Anket sonucuna göre, salgın öncesinde ülkede kadına uygulanan fiziksel şiddet oranı yüzde 40, psikolojik şiddet oranı yüzde 60 ve cinsel şiddet oranı ise yüzde 25… Ancak salgın nedeniyle bu rakamların artmasından endişe ediliyor
“ACİL DESTEK EKİPLERİ OLUŞTURULMALI”… Sosyal Hizmetler Uzmanı Barış Başel, ülkede ev içi şiddet ve boşanmaların artacağını düşündüğünü söyledi ve ev içi şiddetin boyutunun ev içi işkenceye dönüşebileceği uyarısını yaptı. Durumun ortada olmasına rağmen salgına karşı oluşturulan hiçbir kurulda sosyolog ya da sosyal hizmet uzmanı bulunmadığını ifade eden Başel, “Acil destek ekipleri oluşturulmalıdır” dedi Ceren ÖZBİL Yeni tip Koronavirüs yani Covid-19 salgınının neden olduğu ekonomik ve sosyal sorunlar ile kısıtlamalar, dünya genelinde aile içi şiddeti de artırdı. Birleşmiş Milletler (BM), son birkaç haftada karantina yüzünden bazı ülkelerde şiddete maruz kalan ve yardım isteyen kadın sayısının iki katına çıktığını açıkladı.
Benzer şiddet olaylarının ülkemizde de yaşanması dikkat çekiyor. Kısa süre önce bir kişi, ev temizliği konusunda tartıştığı kız arkadaşını yumruklayarak ciddi şekilde darp ettiği gerekçesiyle tutuklanıp mahkemeye çıkarıldı. Ayrıca Avrupa Birliği(AB) tarafından finanse edilen ve LTB tarafından uygulanan “Şiddete Karşı Yan Yana Projesi” kapsamında yapılan ve Mart 2020 başında ilk etabı tamamlanan anketin sonuçları da ülkede benzer olayların salgından önce de yaşandığını bir kez daha gözler önüne serdi. Anket sonucuna göre, salgın öncesinde ülkede kadına uygulanan fiziksel şiddet oranı yüzde 40 (boğmaya çalışma yüzde 20, silah veya kesici bir aletle saldırma yüzde 18), psikolojik şiddet oranı yüzde 60 ve cinsel şiddet oranı ise yüzde 25… Bu durum ise beraberinde Covid-19 salgınının neden olduğu ekonomik ve sosyal sorunlar ile kısıtlamaların ardından “ev şiddet olayları artar mı” ve “buna karşı ne gibi önlemler aldık” türündeki soruları akla getirdi.
Bilindiği üzere ülkede şiddet gören kadınların sığınabileceği tek bir kadın sığınma evi bulunuyor ve devletin de şiddet gören kadınlara yaptığı yardım, bir ev kirasını bile ödemeye yetmiyor. Konuyla ilgili KIBRIS Gazetesi’ne konuşan Sosyal Hizmetler Uzmanı Barış Başel, Covid-19 salgınının neden olduğu ekonomik ve sosyal sorunlar ile kısıtlamaların ne gibi yansımaları olacağını değerlendirdi. Başel, ülkede, ev içi şiddet ve boşanmaların artacağını düşündüğünü ve ev içi şiddetin boyutunun ev içi işkenceye dönüşebileceği uyarısını yaptı. “Ev içi şiddet ve boşanmalar artacak” Sosyal Hizmetler Uzmanı Barış Başel, ülkede, ev içi şiddet ve boşanmaların artacağını düşündüğünü söyledi ve bu konuda elde sağlıklı veri olmamasının ülkedeki en büyük sıkıntı olduğunu belirtti. Başel, ülkede bu gibi olayların ancak polise gittiğinde duyulduğunu kaydetti ve şöyle konuştu: “Sosyal hizmetlerin elinde kayıtlı olan listeler var. Bu listelerde yoksullar, engelliler, koruma altında olan kişiler yer alıyor. Bunlar risk altında olan kesimlerdir. Bu nedenle Sosyal Hizmetler Dairesi’nin bunu önlemek adına çok ciddi adımlar atması gerekir. Bu kişilere tek tek ulaşılması gerekir. Sonuç kısmı beklenmemeli, olmadan önlem alınmalı…”. “Şiddet, işkenceye dönüşebilir” Barış Başel, insanın şiddet potansiyeli yüksek bir varlık olduğunu belirtti ve bu nedenle koruyucu önleyici tedbirler alınıp, bir sistem oluşturulması gerektiğini kaydetti. Gerekli tedbirlerin alınmaması durumunda sadece sonuç kısmının tartışılacağını ifade eden Başel, “Şiddet, her toplumun sorunudur. Bu gibi riskli dönemlerde şiddet daha da artabilir. Ev içinde şiddet değil, ev içinde işkence olabiliyor. Önlem alınmazsa şiddet denen durum, işkence durumuna döner” dedi. “Acil destek ekipleri oluşturulmalı” Başel, bu durumun çocuklara da yansıdığını söyledi ve “şu anda kaç çocuk sağlıklı besleniyor” diye sordu. Yoksulluk sınırında yaşayan, boşanmış çok fazla ebeveyn olduğuna dikkat çeken Başel, bu kişilerin sosyo-ekonomik düzeyi güçlendirilmeyip, sadece sosyal yardım maaşına muhtaç bırakıldığı zaman bu sorunun çözülemeyeceğini ifade etti.
Başel, özellikle bu hassas grupların çok kolay bir şekilde sosyal hizmetlere ulaşması gerektiğini söyledi ve bununla ilgili acil destek ekipleri oluşturulması gerektiğini savundu. “Kurullarda sosyolog ya da sosyal hizmetler uzmanı yok” Barış Başel, ülkede kriz yaşanmadan önce bir kadın cinayeti yaşandığını hatırlatarak, şöyle devam etti: “Her şeyi olduğu gibi bu cinayeti de rafa kaldırdık. Ancak böyle dönemler şiddetin artması açısında en hassas dönemlerdir. Bunu öngörmek ve gerekli tedbirleri almak gerekir. Bir de o kadar kurul oluşturuldu ve çok başlılık oluştu. Ekonomik göstergeler ön plana alındı, sağlıkla ilgili kısımlar konuşuldu, tartışıldı ama sosyal hizmet konuşulmadı. Sosyal hizmet, temel bir insan hakkıdır noktasından hareketle ekonomik tedbirlere bağlı olarak sosyal risklerin önlenmesi ve hassas grupların sosyo-ekonomik olarak desteklenmesi açısından hiçbir adım atılmadı. Bu komitelere hiçbir sosyolog, sosyal hizmet uzmanı konulmadı.
Eğer gerçekten halkı düşünseydik daha farklı yaklaşırdık. Şimdi biz öğrenen bir toplumuz, bütün dünya öğrenen bir toplum. Ama acı faturalar ödemeden bu süreci geçirmeliyiz. İhtiyaç duyulan sosyal politika için adım atmak çok çok önemlidir”. “Kayıt tutma alışkanlılığı yok” Başel, bu durumda devletin çok düzenli bir kayıt tutma alışkanlığının olmadığının da görüldüğünü belirtti ve şunları kaydetti: “Çocuklar ve kadınlar temelli olarak hareket ettiğimiz zaman sadece maliyeye giden isimler olarak görülüyor bu kişiler. Oysa onların dairede dosyalanmış çok özel gizli rutin görüşleri var. Sosyal hizmetlerde kayıt tutmak için yapılması gereken işlemlerden hiç birinin bizim ülkemizde yapılmadığını görüyoruz. Çünkü istatistik verirseniz sorumluluk getirir. Bize, özel hayatın gizliğinden dolayı açıklayamadıklarını söylüyorlar. Ancak bizim istediğimiz kime yardım edildiği değildir. Ama kaç kadın ve çocuk, sosyal yardım maaşı alıyor, bunların kaçı koruma altındaydı, kaçı sorunlu bir boşanma yaşadı, bunların hepsinin düzenli olarak kayıt altında tutulması gerekirdi. Devlet kurumlarının arasında bir koordinasyon problemi var. Bunlar olmasaydı hepsine adında müdahale edilebilirdi. Bizde böyle bir yoklama yok. Sadece maaş ödenir ve yılda bir yoklama yapılır. Bunlar için de devlet, vatandaşı ayağına çağırıyor, devlet vatandaşın ayağına hizmet götürmüyor. Ancak sosyal hizmet, temel bir insan hakkıdır ve hepimizin bir gün sosyal hizmetlerin bir bacağına ihtiyacımız olacaktır. Çünkü malzemesi insandır. Değişen koşullar karşısındaki hak ihlalleri açısından en önemli devlet grubudur”. “Vatandaş olmayanlara da yardım edilmeli” Barış Başel, gıda yardımlarının Başbakanlık tarafından organize edileceğini öğrendiğini söyledi ve bunun çok güzel bir uygulama olduğunu ifade etti. Bu şekilde yardım yapılan insanların fotoğraflarının çekilip, insanlığın hak ve onuruna zarar verecek uygulamanın önüne geçileceğini söyleyen Başel, “Hassas bir dönemdeyiz. Yayılmayı önlemek için de yardımların bu şekilde yapılması da önelidir” dedi. Başel ayrıca, yardımların ülkede vatandaş olmayanlara da ulaştırılması gerektiğini kaydetti ve bu noktada sıkıntı yaşandığı yönündeki bilgilerin kendine ulaştığını belirtti.